22 Mayıs 2008 Perşembe

ZEYTİN

ZEYTUN

Zeytingiller familyasından, Akdeniz havzasında, makilerde yabani olarak yetişen fakat bütün Akdeniz ve Marmaranın bazı kesimlerinde yetiştirilen, yaprak dökmeyen,
eğri, büyük gövdeli, sık dallı, 3-20 metre yüksekliğinde, uzun ömürlü bir ağaçtır.
Yaprakları yeşil renkli olup derimsi ve karşılıklı dizilişlidir.
Çiçekleri beyazımsı açık sarı renkli olup salkım durumundadır.
Meyvesi önceleri yeşil, olgunlaştığı zaman parlak siyah rengini alır.
Meyvelerinden zeytin yağı çıkartılır. Zeytinyağının içeriğinde olein, palmitrik, steraik ve linolik asitlerin gliseritleri, hidro karbonlar ve E vitamini vardır.
ev ilaçlarında zeytin tanesi, yaprakları, kabukları ve yağı kullanılır.

YARLARI;

-Zeytinyağı safrayı arttırır.
-Karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını keser.
-Sarılıkta faydalıdır.
-Eczacılıkta bazı ilaçları hazırlamakta kullanılır.
-Yaprakları ve kabukları yüksek tansiyonu düşürür.
-Kandaki şeker miktarını düşürür.
-Bağırsak solucanlarının (parazitlerin,aslakların) düşürülmesine yardımcı olur.
-Taneleride besleyicidir.

21 Mayıs 2008 Çarşamba

AHLAT

YABAN ARMUDU

Kendi kendine yetişen ve üzerine armut aşılanabilen bir ağaç türüdür.
Meyvesi iyice olgunlaştıktan sonra yenir.
Taze ham ahlatın yenmesi zararlı olabilir. Aç karnına yenmesi durumunda kabızlık yapabilir, olgunlaşmayan ahlatlar hayvanlarada yedirilmemelidir, yan etki olabilir.

Yaraları:

-İshali (diyare) önler.
-Zehirli böcek ve arı sokmalarında etkilidir.
Bunun için; Filizleri ve yaprakları dövülüp sokulan bölgeye sarılır.
-Böbreklerin ve kalbe kuvvet verir.
Kalbin kuvvetlenmesi için: Meyvesi yenir yada öğütülmüş ahlat yoğurt ile karıştırılıp aç karnına az miktarda yenilebilir.

20 Mayıs 2008 Salı

ADAM OTU


İnsan Otu, abdüsselam Otu, Adem Otu, At Elması:

Büyük, yeşil yapraklı, çiçekleri mor renkte,küçük kırmızı meyveleri olan,
genellikle Akdeniz bölgesinde yetişen bir bitki türüdür.
Ayrıca zehirlidir ve aşırı miktarda tüketilmesi sakıncalı sonuçlar doğurabilir.

Yararları:

- Cinsel gücü arttırır.
- Ağrı kesicidir.
- İdrar yanmasına iyi gelir.
- Romatizmaya iyi gelir.
- Bitkinliği giderici bir etkiye sahiptir.



Kullanım Şekli:

Kökler sonbaharda topraktan çıkartılır ve güneşte kurutulur.
Kuruyan kök kazınarak toz haline getirilir. bu toz su ile karıştırılarak içilir.
Ayrıca merhem şeklinde, ağrıyan bölgelere masaj yapılarak tatbik edilir...

18 Mayıs 2008 Pazar

ADA SOĞANI

BEYAZ SOĞAN, AYI SOĞANI

Ege ve Akdeniz bölgelerinde çokça bulunur. Acı ve zehirli bir bitkidir.
Yaprakları uzun ve şerit şeklindedir, yaz sonunda beyazımsı çiçekler açar, soğan kısmı yapraklarının alt tarafındadır.
Ada soğanı taze iken zehirlidir, pişirilerek kullanılmalıdır!
Ada soğanı dilimler halinde kesilerek kurutulur. rutubetten korunması gerekir.
Kurutulduktan sonra dövülüp toz haline getirilir.

Yararları:

- Yorgunluğu giderir.
- Kalp yetmezliğinden meydana gelen yorgunluğa iyi gelir.
- Kalp hastalarının vücudunda biriken suyu atılmasında önemli rolü vardır,
Bunun için;
Gerekli toz köklerinden elde edilen tozdan günde 60 ile 200 mg. toz halinde yutulur.
Ölçülere çok dikkat edilmelidir,çok yutulursa zehirlenmeye yol açabilir!!!

ACI ÇİĞDEM

GÜZ ÇİĞDEMİ

Sonbahar mevsiminde çiçek açan bir bitki türüdür.
Mor renkli ve zehirlidir.
Rutubetli bölgelerde yetişmektedir...
Boyu 10-30 cm yüksekliğe ulaşan, otsu ve yumrulu bir bitkidir. Sonbaharda morumsu pembe renkli, 6 parçalı çiçekler açar. Yaprak ve meyvaları ise ilkbaharda ortaya çıkar. Sonbaharda çiçek açtığından dolayı halk arasında “güz çiğdemi” olarak da bilinir.
Türkiye’de çok fazla bulunmaz. Avrupa’nın sulak ova ve çayırlarında yetişir.



Yararları
Romatizma tedavisinde kullanılır.
Zehirli olduğu için dikkatli olunması gereklidir!!!

Kullanım Şekli:

Bir tutam acı çiğdem tohumu, 2-3 diş sarmısak ile havanda iyice dövülür. Elde edilen sulu kısım bir tülbente emdirilip, romatizmal kısma sarılır. Bu pansuman birkaç gün arka arkaya tekrarlanmalıdır.

12 Mayıs 2008 Pazartesi

ACI KARPUZ

Şindiyar, Hanzal, Ebucehil Karpuzu:

Acı meyveleri olan bir bitkidir. Ayrıca zehirlidirde.

YARARLARI:
- Basura iyi gelir. Bunun için; Acı karpuz kaynayılıp basura pansuman yapılır.
- Kaşıntıya ve uyuza iyi gelir. Bunun için; Acı karpuz zeytinyağı ile karıştırılıp
kaşınan yerlere sürülür.
- Acı karpuz, sadece zeytinyağı ve su ile karıştırılarak kullanılmalıdır, bunların dışında hiçbir şey ile karıştırılmamalıdır!

11 Mayıs 2008 Pazar

ACI BADEM

ACI BADEM

Beyaz ve pembe çiçekleri olan, uzun boylu bir ağaçtır.
Mümkün oldukça az yenilmelidir. Fazla tüketimi zehirlenmeye yol açabilir.

YARARLARI:

- Mide ve baş ağrısına iyi gelir. Bunun için; günde 2-3 adet yenilebilir...
- Öksürüğe de iyi gelir 2-3 adet yenilebilir.
- Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcıdır. Bunun için; sabah aç karnına 3 adet acı badem yenilerek üzerinede 1 çay bardağı ılık su içilirse böbret taşlarının parçalanmasında önemli rol oynar.
- Basura iyi gelir. Bunun için; acı badem ve sirke krem haline getirilerek basura sürülür...

ACI BAKLA

Termiye, Delice Bakla, Gavur Baklası,
Yahudi Baklası:


Ege ve Marmara bölgelerinde yabani olarak yetişir.
Baklagillerden; beyaz çiçekli, el şeklinde parçalı, yapraklı, acı bir bitkidir. Acı olan taneleri kullanılır.

YARARLARI:
- İdrar arttırıcıdır.
- İdrar yollarını temizler.
- Bağırsak parazitlerinin düşürülmesinde yardımcıdır.
- Şeker hastalarında kan şekerini azaltıcı etki yapar.
- Baş ağrılarını azaltır.
Acı bakla suda bir müddet bekletilir. Yumuşayan kabukları soyulup bakla yenir veya bu tohumlar lapa haline getirilerek harici olarak cilde sürülebilir.
Ayrıca tohumlar, kavrulup öğütülerek toz halinede getirilebilir, bu halde tohumlardan sabah aç karnına 1 çay kaşığı kadar alınır.

ACI AĞACI

Acı Odun, Acı yonga, Acı Tahta,
Surinam Acı Ağacı, Kuasya:


Sıcak bölgelerde yetişir.Kabuklarının üzerinde sarı lekeler bulunur.
kırmızı çiçekleri vardır. Genellikle gövdesi, kökü ve odunu kesilerek kurutulur. Kullanılacağı zaman küçük parçalara ayrılarak suda kaynatılır.
Acı bir tadı vardır.

YARARLARI:
- Sindirimi kolaylaştırır.
- iştah açıcıdır.
- Tükürük salgısını arttırır.
- Ateş düşürücüdür.
- Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur.
- Barsak ve böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar.
- Barsak parazitlerine karşı etkili olur. Bunun için; 1 litre suyun içerisine 5-10 gr Acı Ağaç konur ve yaklaşık 5-6 saat dinlendirilir.
Sonra süzülür ve günde 3 kez yarım yada bir bardak içilir.
Fazla kullanılmamalıdır, aksi takdirde baş dönesi, mide bulantısı ve kusma yapar.

9 Mayıs 2008 Cuma

YONCA (ekşi yonca)


YONCA (ekşi yonca)

Eksi Yonca (Oxalis Acetosella) ormanların tabanlarını, açık yesil yaprakları ve incecik beyaz çiçekleri ile bir halı gibi kaplar.
Gözleri sevindiren bir görüntüdür bu. Eksi yonca kurutulmaz, yalnızca tazeyken kullanılır.
Mide yanmasına, hafif karaciger ve sindirim bozukluklarına iyi gelir. Bu rahatsızlıklara karsı kullanıldıgında , soguk olarak , günde 2 bardak bitki çayı içilir . Sarılık , böbrek iltihabı , egzemalar ve bagırsak kurtlarında bu miktar çay sıcak içilir .

Taze bitkinin özsuyu , baslangıç durumundaki mide kanseri , habis dahili ve harici çıbanlara önerilir.
Taze özsu , meyve sıkacagı kullanılarak elde edilebilir . Her saat bası 3-5 damla , suyla veya bitki çayı ile inceltilerek içilir.
Habis harici çıbanlara , bitki özsuyu dogrudan sürülür. Parkinson hastalıgında özsu , her saat basında 3-5 damla , civanperçemi çayına karıstırılarak alınır ve dıstan da belkemigine sürülür.

Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak:
Yarım veya bir tatlı kasıgı ince kıyılmıs yaprak , yarım lt kaynar suda haslanır ve demlenmesi için 4-5 dakika demlenir. Yukarıda tarif edildigi gibi içilir.

Bitki Özsuyu :
Iyice yıkanan taze yapraklar , nemli haldeyken mikserde sıkılır.

GİNSENG


GİNSENG

Ginseng’in botanik ismi olan "Panax", Yunanca "tam iyileşme” anlamına gelen “panacea” kelimesinden türetilmiştir. Ginseng’in tüm şifalı bitkiler içerisinde en etkili adaptogen (strese karşı direnci artıran bir ajan) olduğu düşünülür.
Ginseng, fiziksel aktiviteleri ve vücut direncini artıran bir bitkidir ve fiziksel ve mental (zihinsel) dayanıklılığı artırır.
Ginseng’in uzun bir süreden beri, özellikle erkeklerin üretkenliğini, erkeklik hormonu (testesteron) ve sperm miktarını, cinsel gücünü ve dolaşım sistemlerini (özellikle prostat büyümesine karşı) olumlu bir şekilde etkilediği de bilinmektedir. Ayrıca o, erkeklerde aşırı stres ve yorgunluktan kaynaklanan performans düşüklüğünü de giderebilmektedir.
Ginseng’in kadınlar üzerindeki beynin hafıza (bellek) merkezlerini uyarıcı etkisinin bulunması ise yenidir. M.S 1. yüzyıla ait bir Çin metnine göre; Ginseng, zihni güçlendirici, irfan ve bilgeliği artırıcı bir şifalı bitki olarak tanımlanmakta ve düzenli kullanımının yaşam süresini artıracağı belirtilmektedir. Kore Ginseng (Panax Ginseng) ise Uzakdoğu ülkelerinde 2000 yıldan fazla bir süredir kullanılmakta olan geleneksel şifalı bitkiler içerisinde en yaygın olanıdır.
Ayrıca Uzakdoğu insanları arasında gizemli bir bitki olarak büyük bir ün ve şöhrete sahiptir. Çoğu insan Ginseng’in kuvvet verici bir tonik ve çeşitli hastalıklara karşı bir koruyucu olduğuna inanmaktadır.

Çin kaynakları;
Panax Ginseng’in kalp, akciğer, sindirim sistemi organları, karaciğer ve böbrekler üzerinde oldukça etkili bir tonik etkisine sahip olduğunu yazmaktadır.
O aynı zamanda ruhsal düzeni sağlayıcı, korkuları giderici, gözlere parlaklık ve canlılık verici, zihni açıcı, anlayış yeteneğini, vücut enerjisini ve yaşam süresini artırıcı bir şifalı bitki olarak da belirtilmektedir.
Günümüzde, Kore Ginseng sadece Uzakdoğu ülkelerinde kullanılmamakta, aynı zamanda tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Panax Ginseng, diğer ginsenglerden özellikle farklıdır; üretimi 6 yıl sürmekte ve diğer ginsengler 8-9 çeşit faydalı madde içerirken, Panax Ginseng (Kore Ginseng) 22 çeşit faydalı madde (ginsenosides) içermektedir.
Aynı zamanda Kore Ginseng, yaşlanma etkilerini geciktirici anti-oksidant maddeler ve diğer herhangi bir ginseng türünde bulunmayan insülin benzeri maddeler de içermektedir.
Son yirmi yılda bilimadamlarınca Kore Ginseng’in insan vücudu üzerindeki etkileriyle ilgili araştırmalar, onun vücut üzerinde bir kaç değişik şekilde etki yaptığını bilimsel olarak ortaya koymuştur.
Yapılan bu araştırmalara göre;

a) Kore Ginseng’ in Karaciğer Üzerindeki Etkileri:
Kore Ginseng (Panax Ginseng); karaciğeri, alkol tüketiminin, toksik (zehirli) maddelerin ve çeşitli hastalıkların etkisinden korumaktadır.
Deney ve araştırmalar; Kore Ginseng’in vücudun protein, nükleik asit sentezi, karbonhidrat ve yağ metabolizmasını uyardığını göstermiştir. O aynı zamanda vücut tarafından üretilen veya dışardan alınan toksik maddelerin yanmasını ve onların vücuttan atılmasını da hızlandırmaktadır.
Bu yüzden Kore Ginseng, karaciğer sağlığını toksik maddeleri hızla dışarıya atarak korumakta ve karaciğer hücrelerinin yenilenmesini kolaylaştırmaktdır.

b) Kore Ginseng’ in Stres Üzerindeki Etkileri:
Araştırmalar, Kore Ginseng’in stresi azaltıcı ve hatta yok edici etkileri olduğunu ortaya koymuştur.
O, fiziksel stresi (radyasyon, soğuk ve sıcaktan kaynaklanan), kimyasal stresi (bazı kimyasal maddelerin ve alkol alımından kaynaklanan) ve biyolojik stresi (virüs veya bakterilerden kaynaklanan) gidermektedir.
O, zihni güçlendirmekte, radyasyon veya radyasyon (ışın) tedavisinin yol açtığı hücre tahribatını azaltabilmektedir. Bu yüzden radyasyon (ışın) tedavisi gören hastalar için de oldukça faydalıdır.

c) Kore Ginseng’ in Diğer Etkileri
Stres, depresyon veya diğer sert ve olumsuz koşullar altındaki vücut metabolizmasını koruyan bir tonik etkiye sahiptir.
Şeker hastalığının iyileşmesine yardımcı olabilir ve kandaki şeker, lipit ve kolesterol seviyesini düşürür. Tümör hücrelerinin çoğalmasını yavaşlatabilir ve hatta engelleyebilir.
Anemiye (kansızlık) karşı iyi gelir ve özellikle kanser hastalarında görülen kandaki bazı eksiklikleri giderebilir. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve kalp-damar sistemi üzerinde olumlu etkisi vardır.

Kullanım Önerisi:
Kore Ginseng (Panax Ginseng) kapsüllerinden ek gıda olarak günde 3 defa 1 kapsül alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

8 Mayıs 2008 Perşembe

ADAÇAYI


ADAÇAYI:

Adaçayı (Salvia officinalis), dişotu ve meryemiye adları ile de tanınır. 30-70 cm boyunda olan bitkinin menekşe renkli çiçekleri halka dizilişlidir.
Karşılıklı olan beyaz keçeli yaprakları gümüş gibi parıldar ve acımtırak, ıtırlı bir koku yayarlar.
Bahçe adaçayı, güneşli bir yerde yetiştirilmelidir. Don olayına karşı duyarlı olduğu için, kış boyunca çam dalları ile örtülmesi doğru olur.
Ülkemizde İzmir bölgesinde bahçe adaçayı yetiştirilmektedir. Bir başka cins olan çayır adaçayı (Salvia pratensis -Salvia tribola), çayırlarda, bayırlarda ve meralarda yetişir.
Çevresine ıtırlı hoş bir koku yayan mavi–menekşe renkli çiçeklerin pırıltısı uzaklardan seçilebilir. Çayır Adaçayı (Anadolu adaçayı) batı ve güney-batı Anadolu'da bol olarak yetişmektedir.
Anadolu adaçayından "elma yağı" veya "acı elma yağı" denilen yağ da üretilmektedir. Bu tür adaçayı da kimyasal yapı ve tedavi etkisi bakımından tıbbi (bahçe) adaçayına benzemektedir. Fakat burada tanıtmaya çalışacağımız bahçe adaçayı (tıbbi adaçayı) ise, şifalılık bakımından daha etkilidir.

Toplama/Kurutma:
Bitki yaprakları çiçeklenme öncesi, Mayıs-haziran aylarında toplanır. Etken maddelerinin doruğa ulaştığı öğlen saatlerinde toplanan yapraklar, gölgeli ve havdar bir yerde kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra ince kıyılarak, hava almayan kaplarda saklanır.

Bileşim:
Eterli uçucu yağlar, %30 Thujon, %5 Cineol, Linalol, Borneol, Salven, Pinen ve kafur; tanenler, triterpenoitler, flavonlar; Östojen benzeri maddeler; reçineli bileşikler içerir.

Bu bitkinin çiçekleri, gargara ve adaçayı sirkesi yapmak için toplanır (bir avuç çiçek, doğal sirkenin içinde bir süre bekletilir) ve elde edilen sirke, uzunca bir süre hasta yatağından kalkamayan kişilere rahatlatıcı ve canlandırıcı anlamda sürülerek, masaj yapılır.
Yapraklar daha çiçeklenme başlamadan, mayıs ve haziranda toplanır. Bitki kuru ve güneşli günler boyunca, eterli yağlar oluşturduktan sonra, yapraklar öğlen güneşinde toplanır ve gölgede kurutulur.
Adaçayı, çok eski çağlarda da ünlü bir şifalı bitki olarak tanınırdı. 13. Asırdan kalma bir dizede şöyle deniyor: “Eğer dikmişsen adaçayını bahçeye, ne gerek var ölmeye!"

Adaçayı sıkça içildiğinde:
Tüm bedeni güçlendirir, kalp krizi tehlikesini azaltır ve kötürümlüklerde çok yaralıdır.
Gece terlemelerinde ve aşırı terlemelerde, lavanta çiçeğinin yanı sıra, yardımcı olabilecek tek bitkidir.
Gece terlemesine neden olan hastalığı iyileştirir ve bu hastalıkla el ele giden aşırı güçsüzlüğe, canlandırıcı etkisi sayesinde son verir. Hastalık sonrası güçsüzlük hallerinde başarıyla kullanılabilir.
Pek çok doktorun, adaçayının değerli özelliklerini artık iyice tanımış olduklarını biliyoruz (Referans1: M.Treben). Onu kramplarda, omurilik rahatsızlıklarında, beze hastalıklarında ve organ titrekliklerinde büyük bir başarıyla kullanıyorlar.
Yukarda belirtilen hastalıklarda, günde 2 su bardağı çay yudumlanarak içilmelidir. Adaçayı, hasta karaciğeri de çok olumlu etkiler, onunla ilgili tüm rahatsızlıkları giderir ve gazları yok eder.
Kan temizleyici etkisi vardır. Solunum organlarını ve mideyi balgamsı salgılardan temizler, iştah açıcıdır.
Mideyi ve bağırsakları rahatlatır, gazların dışkılanmasını sağlar. Kramp çözücü etkisi sayesinde, ishalde çok rahatlatıcıdır.
Böcek sokmalarında, sokulan bölgeye adaçayı yaprağının tozu uygulanır. Adaçayı, dıştan uygulandığında, yaprağın tozu uygulanır.
Adaçayı dıştan uygulandığında (Çalkalama ve Gargara), bademcik iltihabı, boğaz hastalıkları, diş iltihaplanmaları, yutak ve ağız boşluğu iltihaplanmalarında veya ülserlerinde özellikle önerilir.
Eğer zamanında adaçayı kullanılmış olsaydı, pek çok çocukta ve yetişkinde bademcik ameliyatına gerek kalmayabilirdi. Bedenimizin polisleri olarak, zehirli maddeleri yakalayan ve zararsız hale getiren bademcikler alındığında, ağızdan giren zararlı maddeler doğruca böbreklere ulaşırlar.
Adaçayı, sallanan dişlere, dişeti çekilmesine ve kanamasına karşı da (Çalkalama ve Gargara) başarıyla kullanılabilir veya bitki çayına batırılan pamuk hasta bölgelere uygulanır. Ayrıca dıştan kullanımda da, gargara ve çalkalamaların yanısıra yara kompresi olarak da kullanılabilir.
Sinirli ve yorgun olan kişiler ve dölyatağı (rahim) hastalığı çeken kadınlar arada sırada adaçayı oturma banyoları almalıdırlar. Zayıf ve güçsüz çocuklara balla tatlandırılarak içirilir. Bu çay, tahriş kaynaklı öksürüklerde de başarılıdır. Şifalı bitki olarak kullanılmasının yanı sıra, adaçayının çok değerli bir baharat olduğunu ve böylece mutfaklara girdiğini de unutmamak gerekir.

UYARILAR:
Adaçayının aşırı kullanımında kan basıncı (tansiyon) yükselebilir. Dölyatağı (Rahim) kaslarını uyardığı için, gebelik sürecinde kullanılmaz.
Annelerin süt üretimini durdurur. Önerilen dozajlara uyulduğunda, bilinen başka bir yan etkisi yoktur.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak:
Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış kuru yaprak, bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak içilir. Taze bitki kullanılması durumunda 4-5 dakika demleme süresi yeterlidir.

Çalkalama/Gargara:
2-3 tatlı kaşığı kurutlmuş ve ince kıyılmış yaprak, 2 bardak soğuk suya eklenir ve ateşe konur. kaynamaya başlayınca ocaktan indirilir ve üstü kapalı olarak 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde pek çok kere 5-10 dakika süreli gargaralar yapılır.

Tentür Kullanımı:
Günde 3 kere, 15-20 damla kadar D2 inceltisindeki tentür, yarım kahve fincanı suya eklenerek alınır. Çay olarak kullanılabildiği her yerde tentür de kullanılabilir.

Karışımlar:
Gargaralarda ve çalkalamalarda kekikle, sindirim sorunlarında ise Mayıs papatyası ile eşit oranda karıştırılır.

Adaçayı Sirkesi:
Geniş ağızlı bir şişe, çayır adaçayı çiçeği ile doldurulur, çiçeklerin üstüne çıkacak kadar doğal üzüm sirkesi eklenir ve şişe 14 gün güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir ve süzülür.

Oturma banyosu:
İki avuç dolusu yaprak soğuk suda gece boyunca bekletilir. Ertesi gün kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

EBEGÜMECİ:
Küçük yapraklı ebegümeci (Malva Vulgaris), çit,yol ve eski duvar kıyılarında, harabeliklerde, ama yalnızca insanların yaşadıkları yerlerin çok yakınlarında yetişir.
Büyük yapraklı ebegümeci (Malva Grandfolia) ve öteki değişik cinsleri genellikle çiçek ve sebze bahçelerinde yetişir.
Anadolu'da 8 Malva türü yetişmekte olup, bunların çiçek ve yaprakları bir ayrım yapılmaksızın "Ebegümeci" olarak kullanılmaktadır.
Bu bitkilerin hepsi de yapraklarında, çiçeklerinde ve saplarında (bamyada olduğu gibi) bir sümüksel madde içerirler.
Küçük yapraklı bitkinin uzun saplarının ucundaki yapraklar yuvarlak ve çentiklidir. Açık pembeden eflatun rengine kadar değişebilen renkte çiçek açarlar.Bir de yuvarlak meyvesi vardır.
Çiçekleri, yaprakları ve sapları, Haziran'dan Eylül'e kadar toplanabilir. Bitki, kurutulduğunda özelliklerinin bir bölümünü yitireceği için, elden geldiğince taze kullanılması gerekir. Ama kurutulmuş bitki yine de kullanılabilir.

Ebegümeci çayı özellikle mukoza iltihaplarında, gastrit, mesane iltihabı, mide ve bağırsak mukoza iltihabında ve ağız boşluğu iltihabında olduğu kadar, mide ve bağırsak ülserinde de başarıyla kullanılabilir.
Ama bu son iki hastalık için, arpa ile karışık bir çorba hazırlamak gerekmektedir. Önce arpa kaynatılır ve soğuduktan sonra bitki yaprakları eklenir. Ayrıca, akciğer balgamlanmalarında, bronşiyal nezlede, öksürük ve aşırı ses kısıklığında özellikle önerilir.
Gırtlak ve bademcik iltihabı ve ağız kuruluğunda da başarıyla kullanılabilir. Bitki, sümüksel özelliğinin yitirilmemesi için, geceden soğuk suya koyularak demlenmelidir.
Günlük kullanım için 2 veya 3 bardak ılıklaştırıp, gün boyunca yudumlanarak içilmelidir. Nefes darlığına yol açan akciğer amfizemi bile ebegümeci çayı ile iyileştirilebilir. Bu durumda, günde en az 3 bardak çay içilmeli ve süzüldükten sonre geriye kalan yapraklar iyice ısıtılarak bronşların ve akciğerin üstüne geceleyin kompres olarak uygulanmalıdır.
Oldukça ender görülen gözyaşı azlığı durumunda da, gözlere ebegümeci banyosu ve kompresi uygulandığında, çok iyi sonuçlar alınabilir. Kaşınan ve yanan yüz alerjilerinde de, yüzü ılık ebegümeci çayı ile yıkamak rahatlatıcıdır.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak:
Yalnızca soğuk suda demlendirilmelidir. Yarım tatlı kaşığı bitki (ince kıyılarak kurutulmuş), orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya akşamdan eklenir, sabahleyin süzülür ve ılıklaştırılır.

Ayak ve El Banyoları:
Iki avuç dolusu ince kıyılmış taze bitki, 4-5 litre soğuk suya akşamdan eklenir, ertesi gün, elin veya ayağın dayanabileceği kadar ısıtılır ve süzülür. Banyo süresi 20 dakikadır. Banyo suyu, yeniden ısıtılarak iki kere daha kullanılabilir.

Bitki Kompresi:
Çay süzüldükten sonra artan posalar biraz suyun içinde ısıtılır, arpa unu ile lapa haline getirilir ve bir bezin üstüne yayılarak, sıcak sıcak uygulanır. Kompresin sıcaklığını yitirmemesi gerekir. Kompres süresi isteğe göre düzenlenebilir.

ALTIN BAŞAK

Altınbaşak (Solidago virgaurea), hendeklerde, orman kıyılarında, eğimli çayırlarda ve ağaçları kesilmiş orman bölgelerinde yetişir.
Yöresel olarak yahudi otu ve altınasa adıyla da bilinir. Tüylü ve altın sarısı çiçeklerle bezeli sapı 80 cm kadar yükselebilir.
Ağustos'da, çiçeklenme başlangıcında, bitki sapının orta bölümünden kesilir. Gölgelik ve havadar bir ortamda yüksek bir yere asılır ve iyice kurumaya bırakılır. Saplarla birlikte çok ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır. Eterli uçucu yağlar, tanen, Saponin, flavonoids ve astringnet principle içerir.
İdrar artırıcı, gaz söktürücü ve antiseptik özelliği vardır.
Altınbaşak, bağırsak hastalıklarında ve kanamalarında kullanılır. Ama, her şeyden önce böbrek hastalıklarına karşı olağanüstü bir şifalı bitki olarak övülür.
Bitkinin çiçekleri ve yaprakları serinletici bir etkiye sahiptir. Bitki, bedendeki fazla sıvıyı atabilme yeteneğine sahip oldugu için, her tür böbrek ve mesane hastalığında önerilir.

İsviçre'li herbalist Künzle, yazılarında giderek kötüleşen bir böbrek hastalığı çeken 45 yaşlarındaki bir adamdan söz ediyor:
"Sonunda böbreklerin birinin alınması gerekmişti. Öteki böbrek te apseli ve gerektiğince çalısamıyordu.
İste bu durumda hasta, altınbaşak kürüne basladı. Altınbaşak, Yoğurtotu ve sarı ballıbaba eşit karışımı ile demlediği çaydan günde 4 bardak içerek 14 gün içerisinde sağlığına yeniden kavuştu.
" Altınbaşak, böbrek büzülmelerinde ve yapay böbreğe bağlanma zorunluluklarında (Dializ makinesi) bile, yoğurtotu ve sarı ballıbaba ile birlikte etkilidir. Yıllardır iyileştirilemeyen böbrek büzülmesi hastalığı çekmekte olan 52 yasındaki bir adam, ter içinde ve soluk almakta zorlanarak bana (M.Treben) geldi.
Her üç bitki karışım çayını içmeye başladıktan 1 hafta kadar sonra belirgin bir biçimde rahatladı. Fakat, tüm bu bitkileri doğadan taze topluyordu. 3 hafta kadar sonra ise hiç bir şikayeti kalmamıştı.

Kişinin tüm ruhsal duyumları böbrekler tarafından karşılanır. Bu nedenle, örneğin, bir yakının ölümünde veya herhangi bir felaket karşısında, en fazla zarara uğrayan organ böbrektir.
Altınbaşak, kişinin duygusal yaşamını en iyi düzenleyen bir şifalı bitki olarak kendini kanıtlamıştır.
Bu nedenle, düş kırıklıklarında ve ruhsal sıkıntılarda altınbaşak çayı önemle tavsiye edilir. Ağır duygu dalgalanmalarında, bu bitkinin okşayan ve sanki pürüzleri yok eden sevgi dolu bir el gibi, bozuk dengeyi sağlamaktaki başarısını duyumsayabiliriz.
Böylesine rahatlatabilen bir bitkinin yakınımızda olduğunu bildiğimiz için, Tanrı'ya şükran borçluyuz.

UYARILAR:
Bilinen herhangi yan etkisi yoktur. Kronik böbrek hastalıklarında doktora danışılmalıdır.

KULLANIM BİÇİMLERİ :

Çay hazırlamak:
Bir tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak 10-15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir. Taze bitki kullanılması durumunda 4-5 dakika demleme süresi yeterlidir.

Tentür:
Günde 3-5 kere, 10-15 damla D1 inceltisindeki tentür doğrudan dil üstüne veya yarım kahve fincanı suya eklenerek alınır. Çay olarak kullanıldığı her yerde tentür olarak da kullanılabilir.

Üçlü Çay Harmanı:
Sarı ballıbaba, altınbaşak ve yoğurtotu eşit oranda karıştırılır. Bu karışımdan yarım tatlı kasığı dolusu , orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 2-4 bardak içilir.

CİVAN PERÇEMİ



Civanperçemi (Achillea millefolium); yöresel olarak akbaşlı, barsamaotu,
binbiryaprakotu, marsamaotu, beyaz civanperçemi, sarı civanperçemi ve kandilçiçeği diye de anılır.
Hayatımızdan ayrı düşünemeyeceğimiz bir şifalı bitkidir. Türkiye'de 40 kadar civanperçemi türü bulunmakta ve bunların birçoğu kullanılmaktadır.

Türlerine göre 5-100 cm yükseklikte, yapraklar yünlü gibi tüylü ve parçalı, çiçekleri ; beyaz, fildişi beyazı, soluk sarı veya altın sarısı rengindedir.

Çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Mavimtrak renkli bir uçucu yağ taşır. Bu uçucu yağda azulen, limonen, sineol, borneol, pinenler, seskiterenler vardır.

Bitki çayırlarda, dar tarla yollarında, yol kıyılarında ve tahıl tarlalarının kenarlarında kümeler halinde yetişir. Güneşli havalarda çevresine aromalı keskin bir koku yayar.

Aslında çiçekleri, güneşin en etkili olduğu saatlerde toplamak gerekir, çünkü o sıralarda eterli yağları ve şifalı gücü doruk noktasında olur.

Ünlü herbalist Kneipp, bir yazısında şöyle diyor (Referans1: M.Treben):
"Arada bir civanperçemi çayı içmiş olsalar, kadınlar pek çok problemle hiç karşılaşmazlardı!". Adet kanamaları düzensiz bir genç kız olsun, menopoz dönemindeki veya sonrasında olgun bir kadın olsun, tüm kadınlar için arada sırada civanperçemi çayı içmek çok önemlidir. Civanperçemi, akla gelebilecek tüm konularda, dölyatağını (rahim) en iyi biçimde etkiler. Yumurtalık iltihaplanmasında alınmaya başlanan civanperçemi oturma banyolarının ağrılar kesilir ve iltihap yavaş yavaş gerilemeye başlar.
Bu banyolar aynı zamanda, yaşlı kişilerin ve çocukların yatağa işeme problemlerine karşı ve dölyatağı (rahim) akıntılarında da başarılı olabilir. Bu durumlarda ayrıca günde 2 bardak civanperçemi çayı da içmek gerekir.
Miyomlar da (Kas yapılı urlar), doktor kontrolünün olumlu bir sonuç vermesine kadar, uzunca bir süre her gün civanperçemi oturma banyoları alındığında yok olabilirler.
Menopoz döneminde de kadın sağlığına önem veren kadınlar sık sık civanperçemi çayını anımsamalıdırlar. Bu durumda, iç huzursuzlukları ve daha başka rahatsızlıklarla karşılaşmayacaklardır.


İYİ GELDİĞİ HASTALIKLAR:
-Kanın kafaya sancılı biçimde basıncı
-Baş dönmesi
-Bulantı
-Göz sulanması eşliğindeki göz rahatsızlıkları
-Göz sancıları
-Burun kanaması
-Hava şartlarından kaynaklanan migren krizi
UYARI!!!Civanperçeminin gebelik süresince KULLANILMASI TAVSİYE EDİLMEZ. Bazı duyarlı kişilerde allerjik tepkilere yol açabilir. Başkaca bilinen bir yan etkisi yoktur.


KULLANIM BİÇİMLERİ :

Çay hazırlamak:
Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (kaynatılmaz), 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Aksi belirlilmedikçe günde 3 su bardağı çay aç karnına veya öğün aralarında içilir.

Bitki Tentürü:
Çiçeklenme zamanında toplanan taze bitki ince kıyılır. Geniş ağızlı bir şişeye gevşekçe doldurulur ve kaliteli bir konyak, bitkilerin üstüne çıkana kadar eklenir. Şişe 14 gün boyunca güneşte bekletilir, arada bir çalkalanır ve süre sonunda süzülür.

Merhem hazırlamak:
100 gr tuzsuz tereyağı veya içyağı tavada iyice kızdırılır.
İnce kıyılmış bir avuç kadar taze civanperçemi çiçeği ve ince kıyılmış 15 taze ahududu yaprağı tavaya atılır, çıtırdamaya başlayınca karıştırılır ve tava ocaktan çekilerek, üstü kapalı bir biçimde serin bir yere kaldırılır.
Ertesi gün hafifçe ısıtılır, tülbentten geçirilerek süzülür ve temiz kaplara doldurulur. Buzdolabında saklanmalıdır!

Oturma Banyosu:
Iki büyük avuç dolusu ince kıyılmış taze bitki veya 100 gr kurutulmuş bitki, gece boyunca soğuk suda bekletilir. Ertesi gün kaynama derecesine kadar ısıtılır ve süzülerek, banyo suyuna eklenir.

ÇUHA ÇİÇEĞİ


Çuha Çiçeği :


çeşitli alt türleri olan önemli bir bitkidir. Kuzey Amerika ve Avrupa'da yetişir. Bitki ve kökü eskiden beri kullanılagelmiştir.


Bununla beraber tohumundan elde edilen ve Gamma-Linolenik Asit (GLA) içeren yağının kullanımı yenidir.


Çuha Çiçeği Yağı (Evening Primrose Oil), tohumlarının preslenmesi sonucu elde edilmiş tamamen doğal bir üründür. % 9.5 oranında Gamma -Linolenik Asit (GLA), % 72 oranında omega-6 (Linoleik Asit), % 8 oranında omega-9 (Oleik Asit), potasyum ve magnezyum içerir. GLA önemli yağ asitlerinden biridir. GLA sağlık için gereklidir çünkü vücuttaki bütün organları kontrol eden ve hormonlara benzer etki gösteren bileşiklerin (Prostoglandin-PGS) üretiminde kullanılır.


Bu bileşikler özellikle kalp, dolaşım, deri ve savunma sisteminde etkilidir. Ek olarak, GLA hücre zarının (cell membrane) önemli bir bileşenidir.



Çuha Çiçeği Yağı 'nın Faydaları ve Kullanım Alanları:
-Bağışıklık sistemini güçlendirir.
-Bayanların özel günlerindeki baş ve karın ağrılarının (PMS ağrıları ve mensturel kramplar) giderilmesine yardım eder.
-Hanımlardaki adet düzensizliklerinin giderilmesinde faydalı olabilir.
-Menopoz semptomlarını azaltıcı etkisi vardır.
-Egzema ve sedef hastalarının ciltlerini sağlıklı bir görünüme kavuşturmaya yardımcı olabilir. (Günde:3x2 softgel)
-Çinko (mineral) ile birlikte alındığında ergenlik sivilcelerini (Akne) iyileştirebilir.
-Aşırı alkol ve sigara kullanımı sonucu oluşan toksik (zehirli) etkileri azaltır.(Anti-oksidant etki)
-Yaşlılık etkilerinin geciktirilmesine faydalıdır. (Anti-aging etki)
-Romatizma ve mafsal (eklem) iltihabı ağrılarının azaltılmasına yardımcı olabilir.
-Kireçlenme sonucu meydana gelen bel, sırt, diz, omuz ve boyun ağrılarına karşı faydalı olabilir.
-Yorgunluğu azaltmak ve çalışma isteğinizi artırmak için yararlıdır.
-Güçsüz ve kırılgan tırnakları güçlendirir.
-MS (Multiple Sclerosis) hastalığının ilerlemesini yavaşlatmaya faydalıdır.

ISIRGAN OTU KULLANIM BİLGİLERİ

Isırgan Çayı
Yaprak çayı:
Yaprak Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırganotu, orta boy bir su bardagı dolusu kaynar suyla haşlanır, 5-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak yeni demlenmiş çay aç karnına veya öğün aralarında tatlandırılmadan içilir. Kokusunu veya tadını rahatsız edici bulanlar çaylarına biraz nane ilave edebilirler.

Kök Çayı:
Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine getirilir, 4-5 dakika kaynadıktan sonra, ateşten indirilip 5-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

Tohum Çayı:
Havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı kaşığı tohum, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, yemeklerden yarım saat önce soğutulmadan içilir.


Isırganotu Tentürü:
Ilkbaharda veya sonbaharda sökülen kökler bol suda iyice yıkanır, elden geldigince ince kıyılır ve bir sisenin bogazına kadar doldurulur. Köklerin üstüne çıkacak kadar 35-40 derece etil alkol eklenir, hergün çalkalanarak güneste 14 gün boyunca bekletilir ve süre sonunda bir tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli siselerde, serin bir yerde yıllarca saklanabilir.

El ve Ayak Banyoları:
Iki avuç dolusu yıkanmıs kök, sap ve yaprak, 5 litre soguk suya konularak, 10-12 saat bekletilir ve sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır. Banyo sırasında bitkiler suyun içinde kalabilir. Bu banyo suyu, yeniden ısıtılarak, 2-3 kere daha kullanılabilir.

Saç Yıkamak:
4-5 avuç taze veya kurutulmus yaprak, 5 litre suya koyulur, agır ateste kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür. Kök kullanıldıgında ise, 2 avuç dolusu ince kıyılmıs kök, 10-12 saat soguk suda bekletilir, sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 10 dakika beklendikten sonra süzülür. Bu durumda, saç yıkamak için sodalı sabun gerekir.

7 Mayıs 2008 Çarşamba

ISIRGAN OTU (Kanserin düşmanı!!!)




Vücutta hücre yenilenmesini sağlayan ısırgan otu; alyuvar yapımını artırıyor. Yaprak ve sürgünleri salata şeklinde veya pişirilerek yenildiğinde, kansere karşı etkili oluyor.

Isırgan otu, birçok rahatsızlığa iyi gelen ve sonbahardan ilkbaharın sonuna kadar bahçelerde bol miktarda yetişen bir ottur. Isırgan otunun genellikle yaygın olan 2 türü, tedavi amaçlı kullanılıyor. Büyük ısırgan otu ve küçük ısırgan otu. Yaprak, tohum ve kökün içerdiği etkin maddeler arasında farklılıklar bulunuyor. Yaprak çayının başlıca özellikleri olarak, idrar artırıcı, ödem çözücü, kan temizleyici, kan yaptırıcı, iltihap giderici, demir eksikliğini giderici ve organizmayı uyarıcı nitelikleri sıralanabilir.

Temel niteliklerden dolayı romatizma ve gut, romatizmal eklem deformasyonları, böbrek ve idrar yolları iltihabı, teşhis edilemeyen şiddetli baş ağrıları, prostat büyümesi, mide ve bağırsak ülseri, böbrek ve safrakesesi taşı, güçsüzlük ve bitkinlik halleri, kansızlık ve alyuvarlar eksikliği, demir eksikliği, tüm alerjik rahatsızlıklar (bahar nezlesi dahil), egzama, ergenlik sivilceleri ve fistüllere karışı etkili oluyor. Bu hastalıklara karşı uygulanacak yaprak çayı tedavisi, 2-4 hafta süreli kürler halinde uygulanabilir.

Bu süre içinde, günde 2-4 bardak bitki çayı, tatlandırılmadan, öğün aralarında, sıcakken içilebilir. Ağır kalp ve böbrek hastalığından kaynaklanan ödemlere karşı kullanılmadan önce doktora danışılmalıdır. Kökler, eğer istenirse her zaman yaprakla karıştırılarak kullanılabilir. Ama öncelikle, prostat büyümesine karşı, uygulanan tıbbi tedaviyi destekleyici olarak çok etkili olur. Ayrıca, yalnız veya yaprakla birlikte hazırlanan kaynama suyuyla baş yıkandığında, saç dökülmesi durur, saçlar parlaklık kazanır, kepeklenme sona erer.

GÜÇLENDİRİCİ VE UYARICI

Tohumlar, öncelikle organizmayı uyarıcı, güçlendirici ve savunma gücünü artırıcı özelliklere sahip olduğu için, yaşlılarda güçlendirici amaçlı olarak kullanılabilir. Yeşil ısırgan otu, sapın dibinden kesilerek, romatizma, gut, eklem deformasyonu, siyatik ve lumbagoya karşı, doğrudan hasta bölgeye sürülerek de kullanılabilir. Bitkinin yakıcı tüylerinin deriyi tahriş etmesiyle, uzun süreli, rahatlatıcı bir sıcaklık oluşur ve ağrı diner.
Isırgan Otu (Urtica diocia / urens); kökünden başlamak üzere, kökü, yaprakları, tohumları bile şifalı olan bir bitkidir. Eski çağlarda da büyük bir saygınlığa sahipti. Albrecht Dürer (1471 - 1528) bir tablosunda, elinde ısırganotu olan bir meleğin Tanrı katına uçusunu canlandırmıstı.
İsviçreli botanik bilimci Künzle, bir yazısında, yakıcı özelliği sayesinde (Tüylerde bulunan histamin ve asetilkolin) korunmamış olsaydı, bitkinin kökünün çoktan kurumuş olacağını belirtmişti. Eğer kendini koruyamamış olsaydı, haşarat ve hayvanlar onu çoktan yok etmişlerdi. Büyük ısırgan otu (Urtica diocia L.), çok yıllık ve otsu bir bitkidir, boyu bazen 1 m'yi geçer, yapraklar koyu yesil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Küçük ısırgan otu (Urtica Urens L.), bir yıllık ve otsu bir bitkidir. Boyu 60 cm kadar olabilir. Yapraklar açık yeşil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür.
Duvar kenarları ve harabeliklerde bol olarak görünür.Her iki türün de yaprakları 2-4 cm uzunlukta, oval veya kalp biçimindedir. Taze iken deri ile temas edince deride kızartı ve yanma yapar. Dızlağan ve dikenli ısırgan isimleriyle de bilinir. Türkiye' de her iki tür de yetişir.
Egzema ve egzemaya eşlik eden baş ağrılarıısırgan otu çayı ile iyileştirileilirler.
Isırgan otu, böbrek ve mesane taşı oluşumuna karşı da kullanılabilir. Böbrek hastalıkları ve zorlu baş ağrıları genellikle bir arada görülürler.
Egzemalar genellikle dahili bir nedene dayandıklarından, onları içerden, kan temizleyici bitkilerle iyleştirmek gerekebilir.
Isırganotu, en başta gelen kan temizleyici ve aynı zamanda kan yaptırıcı bir bitkidir. Böylece, pankreas üzerinde de çok olumlu etkileri olduğu için, ısırganotu çayı ile kandaki şeker düzeyi düşürülebilir.
İdrar yolları hastalıkları ve iltihapları, da bitki çayı ile iyileştirilebilirler. Aynı zamanda da dışkılama kolaylıkları sağladığından, bir ilkbahar kürü için özellikle önerilir. lkbaharda ve sonbaharda filizlendiğinde, onunla 4 haftalık bir çay kürü yapmak önemlidir. Sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir bardak ve gün boyunca 1-2 bardak çayı yudumlanarak içilebilir.
Bu tür çay kürlerinden sonra kişi kendini anlatılamayacak kadar iyi hissedebilir. Ayrıca bu çayın lezzeti hiç de kötü değildir. Ama duyarlı kişiler, ona biraz papatya veya nane ekleyerek, lezzetini ve kokusunu değiştirebilirler.
Isırganotu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanmasında, mide kramplarında ve ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında öncelikle önerilir.
Değerli etken maddeleri (Potasyum tuzları, organik asitler-formik asit, histamin, asetilkolin ve Vitamin C) alabilmek için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır (kaynatılmaz). Isırganotu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir.
Mikroplu hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir yardımcıdır. Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya başlar. Bu nedenle, yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür, kişi yaşlandığını düşünmeye başlar ve verimliliği giderek azalır. Işte bu durumlarda, demir içerikli taze ısırgan otu ile çok olumlu sonuçlar alınabilir.
Bir ısırgan otu küründen sonra, kişi kendini çok kısa bir süre içerisinde eskiye oranla çok daha rahat hisseder, enerji ve çalısma gücü geri gelir, dış görünüm olarak da belirgin bir düzelme başlar. Safrakesesi rahatsızlığı ve kansızlık durumlarında da bitki çayı fayda sağlayacaktır. Ödemlerde, ısırganotu bedendeki fazla sıvıyı emerek büyük yararlar sağlar.
Kan yaptırıcı özelliği sayesinde, kansızlık solgunluklarında, alyuvarlar eksikliğinde, anemi de yardımcı olur.
Herhangi bir alerji rahatsızlığı çekenler (bahar nezlesi dahil) uzun bir süre ısırganotu çayı içebilirler. Bitki, soğuk algınlığına yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur.
Taze ısırganotu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla baş yıkanabilir ve saçlar canlanarak, sık bir biçimde büyümeye başlarlar.
Her tür saça özellikle iyi gelen ısırganotu tentürünü herkes kullanabilir. Kafa derisi kepeksiz, saçlar sık, yumuşacık ve parlak! Damar tıkanıklıklarında da (baldırlarda), ısırganotu çok büyük yardımlar sağlar. Bu hastalığı çeken bazı kişiler, ağer zaman geçirmeden, ısırganotu kökü ayak banyoları yapacak olurlarsa, olası bir bacak empütasyonundan kurtulabilirler.
Her tür kramp, nerden gelirse gelsin, kan dolaşımı bozukluğunun habercisi olabilir. Böyle durumlarda, bitkinin kaynama suyula masaj veya banyo yapmak fayda sağlayacaktır. Bu durum, koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da geçerlidir.
Belden yukarısı banyo küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır. Siyatik, lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmalarında, ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırganotu dalı hafifçe sürülür.
Örneğin siyatikte, ayak ekleminden başlamak üzere, dıştan kalçaya kadar ve oradan da bacağın iç tarafından topuğa kadar yavaşca sürülür. Bu iki kere daha yenilenir ve son olarak, kalçadan başlayarak aşağı doğru inilir. Gerektiğinde daha başka bölgelere de aynı biçimde uygulanır. Isırganotunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o bölgeler pudralanır.
Kullanılan bitki ne kadar taze olursa, şifalı gücü de o kadar fazladır.
Kış için bir miktar stok yapmayı da unutmayın ve kurutacağınız bu ısırganları mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat edin.
Kendi sağlığınız için bir şeyler yapabildiğinize sevinin! Ama ama en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. Eğer sadece yaprak ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber sökmeyin. Bir bölgedeki tüm bitkileri tamamen koparmayın.
Gelecek yıllarda da bitkinin neslini sürdürmesine izin verin!
Sağlık ve Kadın hakkında verdiğiniz aydınlatıcı ve bilgilendirici yazılarınız için çok teşekkürler. Sağlık konusunda yazılarınızı takip edeceğim. Saygılar